nbc home  

 

Sabah

'Uzak' bize uzak...

Yalçın Pekşen, Akşam Gazetesi, 12 Ekim 2002

Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan'ın yaptığı filmlerle aramda garip bir ilişki var; bir türlü bir araya gelemiyoruz.

Aldığı çeşitli ulusal ve uluslararası ödüllerle başarılı bir yönetmen olduğu izlenimi uyandıran Ceylan'ın herhangi bir filmini görmek henüz bana nasip olmadı.

Son filmi 'Uzak' da aynı çağrışımı yapıyor: 'Uzak' bize uzak gibi..

Geçenlerde ödül dağıtımı yapılan 39. Antalya Film Festivalinde 'Uzak' en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında Altın Portakal aldı.

Sonraki gelişmelere bakılırsa sanırsınız ki, Ceylan'ın aldığı portakallar gerçek portakal..

Ülkemizdeki yüzlerce sinemanın bir tekinde bile 2 Altın Portakallı film gösterilmiyor.

Neden gösterilmiyor? Büyük olasılıkla biliniyor ki, bu cesareti gösteren sinema ya iflas edecek, ya da seyirci yokluğundan gösterimleri iptal etmek zorunda kalacak.

Başıma geldi.

2000 yılıydı; Türk sinema yazarları uzun tartışmalar sonunda Türk Sinemasının son 10 yılda ürettiği en iyi filmi seçmişlerdi. Seçilen film yine Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği 'Mayıs Sıkıntısı' idi.

--------------------------------------------------------------------------------

Öyküyü daha önce ayrıntılarıyla yazmıştım. Özetle: Kadıköy'deki Bahariye Sineması söz konusu filmi gösterime sokmuştu.

Ben de filmi izlemeyi gitmiştim. Ne var ki, izleyemedim.

Oysa film oynuyordu ve sinema kapalı değildi. Benim de üzerimde bilet parasını karşılamaya yeterli para vardı. Yine de seyredemedim.

Sinema müdüriyeti aldığı karar gereği, benden başka seyirci çıkmadığı için filmi oynatamıyordu.

O gün iki seansın başlama saatlerini beklediğim, diğer günlerde de arada sırada uğradığım halde, benden başka seyirci çıkmadı.

Arada sırada yaptığım 'iki bilet satın alma' önerim de işe yaramadı. Çünkü alınan karar 'salonda en az iki seyircinin bulunması'ydı.

--------------------------------------------------------------------------------

Uzatmayayım: söz konusu sinema galiba kaliteli filmler oynatma merakının kurbanı olarak kapandı. Mal sahibi akıllanmış olmalı ki, şimdi yerinde bir işhanı yaptırıyor.

Neden böyle oluyor? Sanırım Bülent Ecevit'in yıllardan beri hayalini kurduğu köy-kentler hala yaratılamadı. Yapay olarak gerçekleştirilen bir örnek dışında, el birliğiyle kent-köyler yarattık.

Istanbul da onlardan biri ve Istanbul Belediyesi namusu artık 'bacak arasında' bile aramıyor; giysi firmalarının göbeği açıkta bırakan reklamlarına sansür uyguluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı ise sanki eğitimimizin başka sorunu kalmamış gibi, kız öğrencilere pantolon giydirmeye çalışıyor.

Bakan Necdet Tekin bu işi başardıktan sonra şunları söylemiş:

'Bu benim rüyamdı, gerçekleştirdim...'

Sizin gibi laikler varken, şeriat'a ne gerek var Sayın Bakan?

İnşallah seçimden sonra rüyanızdan uyanırsınız!...