nbc home  

 

ÖMRÜ SADECE ÜÇ FİLME YETTİ
Mehmet Emin Toprak ile söyleşi...
Filiz Bozkurt, Milliyet Pazar, 8 Aralık 2002

Mehmet Emin Toprak, Türk sinemasının umut vaat eden oyuncularından biriydi. 28 yaşındaydı. Aynı zamanda kuzeni olan yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği “Mayıs Sıkıntısı” filmiyle dikkat çekmişti. Yine Ceylan’ın “Uzak” filmiyle de En İyi Yardımcı Oyuncu Altın Portakal’ını aldı. Hafta sonu Uluslararası Ankara Film Festivali’nin verdiği Özel Seçiciler Kurulu Ödülü’nü almak için bu kente gitti. Dönüşte trafik kazasında hayatını kaybetti.
(Bu röportaj ekim ayında, Altın Portakal Film Festivali’nden hemen sonra yapıldı. Yayımlanması için “Uzak” filminin vizyona girmesi bekleniyordu. Ancak Toprak’ın hayatını kaybetmesi nedeniyle öne çekildi.)

Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Çanakkale’nin Yenice ilçesinde, küçük bir kasabada yaşıyordum. Yaz tatilinde bizim orada bir fabrikada hamallık yapıyordum. 1944-1945 gibiydi. Nuri Bilge geldi ve “Kasaba”dan bahsetti bana. Çok sorumsuzdum o zamanlar. Senaryoyu verdi ve “Bak bunu oku, ezberlenecek yerler de var” dedi. “Bunu hayatta ezberlemez, bir de bununla uğraşırız” diye düşünüyormuş. Ama ben “Kasaba”nın tüm senaryosunu, herkesin rolünü ezberlemiştim. Nuri Bilge geldiğinde bayağı şaşırdı.

“Kasaba”nın çekimlerinden sonra sinemaya devam ettiniz mi?
Önce Balıkesir’de pazarlama ile ilgili iki yıllık bir okul kazandım. Okulun son iki ayında “Mayıs Sıkıntısı”nı çektik. 1998 yılıydı. Okul bittikten sonra stajyer olarak Çanakkale Seramik’e girdim, çalışma hayatıma başladım, nişanlandım… Derken; Nuri Bilge tekrar geldi, bu defa da “Uzak’ı çekeceğiz” dedi. Üç filme başlarken de benim hayattaki konumum farklıydı. Birinde bir işçiydim, diğerinde bir üniversite öğrencisi, bunda da nişanlı ve hayata adım atmak üzere olan biri.

“Aklımdan bile geçmemişti”

“Uzak” macerası nasıldı?
Filme başlamadan önce Nuri Bilge beni aradı ve daha önce iki film çevirmemize rağmen deneme çekimi istedi. Bir de bana rolümle ilgili bazı şeyler sordu.

Torpil yok yani…
Vallahi bilmiyordum, ben de şaşırdım buna aslında. Nuri Bilge ve Ebru birlikte Assos’a gitmişler, dönüşte de memlekete uğradılar. Ebru filmdeki mutfak sahnesinin bir benzerini küçük kamerayla çekti, Bilge de bir şeyler sordu. “Tamam, İstanbul’a gittiğimde ben bir daha izleyeyim bunu. Büyük ihtimalle sen olursun ama yine de kesin değil, haber veririm” dedi.

Ve bu film size bir Altın Portakal getirdi.
Antalya jürisine çok teşekkür ettiğimi söylemek istiyorum. Çünkü çoğu zaman hep böyle ödüller dağıtılır ve başkası alırdı. Sonra da “Aslında sizin hakkınızdı ama siz amatör olduğunuz için vermediler” falan derlerdi. O yüzden hiç aklımdan ödül geçmiyordu. Bilge abim ödüller konusunda çok paylaşımcıdır. Ödüller alınır, “Mehmet Emin al bu senin evinde dursun, bunda senin de katkın var” der. Benim evimde iki tane en iyi film ödülü var. Ama bana bir ödül verilmesi bambaşka bir şey. Mesela şu anda benim için her şey bitse bile, hayat boyu yeter bu bana. Ama Bilge’nin çok payı var bunda.

“Bu ödül bana hayat boyu yeter” demişti

Oyunculuk size ne kattı?
En önemlisi, çok zengin olmadan zenginlerin hislerini anladım. Çünkü çok parası olana bir anda herkes çok iyi davranır, herkes el üstünde tutar. Hataları olsa bile kimse söylemez. Ama düştüğü zaman herkes içindeki her şeyi onun üzerine atar. Mesela ben filmlerden sonra, memlekete döndüğümde ilk iki hafta çok iyidir. Sonuçta iki hafta sonra her şey normale döner. Ama bunu kabul etmeyi öğrendim. Bana kişilik olarak kazandırdığı en önemli şey bu. Ne olursa olsun, kim olduğumu, ne olduğumu biliyorum.

Bir şirkette satış temsilciliği yapıyorsunuz. Çok farklı bir konu. Bir tarafta da oyunculuk var. Oyunculuk meslek olabilir mi sizin için?
Hayatın ne olacağı, insanların ne zaman nerede kalacağı belli değil. Belirli bir işim, belirli bir düzenim ve kurduğum bir hayat var. Onu bozmak istemiyorum.

İşle beraber nasıl yürüyor çekimler?
Geçen yıl işten çekimler için iki haftalık izin aldım. Eşim Emel’e de öyle dedim. İki hafta geçti, sonra bir hafta daha, bir hafta daha, bir hafta daha… Ama beni destekliyorlar. Benim gibi birinin aralarında olması onların da hoşuna gidiyor. Dün mesela telefonum iki saat hiç durmadı. 5 bin kişi çalışıyor bizim şirkette. Hepsiyle görüşüyorum orada, hepsi de beni tanıyıp sevdiği için insanın hoşuna da gidiyor böyle bir başarı anında destek vermeleri…

Eşinizin desteği nasıl?
O da seviyor böyle şeyleri. Tiyatro olsun, sinema olsun takip ediyor. Ve benim için çok sabretti.